Folklor ve Adetlerimiz:
KADIN - Mengen kadını giydigi kıyafeti ile tanınır. Çünkü, uyumlu renklerdeki entarisi başına taktığı fesi, nakışlı ve telli pogu ile üç etegi ve belindeki kendi eliyle işlediği ve dokudugu kuşagı ile öyle güzeldir ki. Gurbetten gelenler hemen sandıklarını açıp çıkarırlar kıyafetlerini.
FES : Evli kadınlarımızın başlarına giydikleri koyu kırmızı ve vişne çürüğü renginde, çuhadan bir çembere geçirilmiş, alına gelen kısmında ise birlik ve beşlik denilen altın bulunur.
POĞ : Yöremizde başa ve fes üzerine örtülen örtüye poğ denilmektedir.
1. Nakışlı poğ : İlçemizde özel olarak dokunan poğ üzerine değişik isim, renk ve şekiller işlenir . En önemli özelliği hiç solmayan boyama işleri ile yapılmış olmasıdır. Yöre kadınlarımız bir yada iki ay zarfında işlenen poğların uçlarına aynı titizlikle püskül takarlar.
Nakışlı poğ isimleri: Döngel nakışı, Dut yaprağı, Meşe yaprağı, Elti çatlatan,Kaz ayağı.
2. Telli poğ : Poğ üzerine özel tel ve orjinal iğnesiyle büyük kasnak üzerine işlenir.işleme sırasında her bir tel geçiminden sonra, tel ezilerek koparılır. İşlemesi bitirilen poğun kenarlarına pul ve boncuklarla örülmüş oyalar dikilir. Aynı işlemlerle örtü ve Panolarda yapılmaktadır.
FİSTAN : Köylerimizde giyilen elbiselere denilir. Kumaşları, ipekli, simli ve bol desenlidir. Robodan ve önden gögüse kadar açık, ayak bileklerine kadar uzun dikilen fistanlar günlük kıyafet olarak kullanılır. Elbiselerin robolarına ve kol agızlarına konan ve memük denilen süslemeleri çok güzeldir.Bu fistanlardan simli ve telli olanlar telli poğla birlikte kullanılarak eğlencelere gidilir.
DON: Diğer adı dizlik olan bu giysi elbise altına giyilir. Genellikle kırmızı ve desenli kumaşlar seçilir. Bel kısmı lastiklidir.Fistana yapılan memükler donların paçalarına da yapılır.
GÖYNEK: Şimdiki adı atlet olan bu iç çamaşırı kadınlarımız tarafından şile bezi kumaşından dikilir. Yarım kollu ve yuvarlak yakalıdır ve diz kapağına kadar uzundur. Yakasının kenarı çeşitli işlemelerle süslüdür.
ÜÇ ETEK : Kumaşı çok özel bir giysidir. Gelin olacak kız kına gecesinden sonra fistan üzerine giydiği 3 eteği 10 gün üzerinden çıkarmaz. Önden açık, uzun ve yırtmaçlı kollu, arkası bütün ve ayak bileklerine kadar uzunlukta dikilir. Tüm kenarları kaytan denilen oya ile süslenir. V şeklinde yakası bele kadar uzanır, 2 düğme ile kapatılır.
KUŞAK : Belde Kemer vazifesi görür. Kare şeklindeki kuşağı bir ucundan katlamaya başlayarak dört parmak kalın ucuna işlenilen renklerden uzun bağlarla bağlanılır. Fistan üzerine bağlanılan kuşak ayrıca 3 etek üzerine de bağlanılır.
AL : Kırmızı ipek ve şifon üzerine pullarla işlenen al sadece gelinler tarafından poğ üzerine çelme adı verilerek boyuna bağlanır.
ÇORAP :Hayvanların yünlerinden Çıkrık ve Kirmen adı verilen araçlarla yapılan iplerle örülür. Önce renkli iplerle burun adı verilen bölüm örülür. Değişik isimlerle (Aynalı kırma, Çift kırma ..vb.) kalan kısımları örülür. Çoraplarımız renk ve desenleri ile yabancıların büyük ilgisini çekmektedir.
TAKILAR: Nişanda takılan kaşlı yüzük, fes üzerine takılan küçük altınlar, boyna kırmızı kurdeleye takılmış altınlar ve kollara takılan kalın bilezikler yöremizin başlıca takılarıdır. Kulağa da gül küpe takılmaktadır. İlçemiz kadını makyaj malzemesi kullanmamaktadır. Ancak ellerinde ve parmaklarında kına görmek mümkündür. Mengen kadınının bayramda, düğünde ve normal yaşamında giydiği kıyafetleri farklıdır. Bu kıyafetleri kendi eli ile dikip süsledikleri için çok titiz davranırlar.
ERKEK
Mengen'de erkeklere özgü bir kıyafet yoktur. Ancak Kinot pantalon denilen ve üstü bol paçaları dar, düğmeli olan pantalonlar giyilir. Ayrıca önü siperli kasketleri vardır. Yazın kara lastik, kışın ise mes lastik giyilir.
Düğünler:
1. Kız İsteme (Görücü)
Oğlunu evlendirmeye karar veren Ana - Baba önce Aile büyüklerine danışır. Ve kız aramaya başlanır. Aile yakışan kız bulduğunda habersiz olarak görmeye gider. Görücü (Dünür) grubu sadece bayanlardan oluşur. " Akrabadan alırsak bir akraba kaybederim, yabancıdan alırsam bir hısım kazanırım" diye düşünülen ilçemizde akraba evliliğinden kaçınılır.
Görücü grubunda bulunan anne, yenge ve köyde sevilen birkaç kadın tasarlanan günde kız evine gider. Kız görücü gruptan kaçar. Bu bakımdan halk arasında " Kız kısmı görücüyü tanır" denir.
Görücüler daha sonra " Sizin kız ile bizim oğlanı baş göz etmeye, Allah'ın emri Peygamber Efendimizin (SAS) kavli ile " diye kız istemeye başlarlar. Her iki taraf da kız verildikten sonra nişan merasiminde yapılacak hazırlıkları karşılıklı konuşurlar. Nişan merasimi yalnız kadınların katılımı ile gerçekleşir. Kıza alınan tüm takılar herkesin huzurunda sesli söylenerek takılır. Ayrıca kumaş çiğnetme denilen adet yörede en çok beğenilen adetlerden biridir. Gelin Kızın giydiği üç etek kumaşı kaynananın önüne doğru serilir. Kız manilerle bu kumaşın üzerinde üç defa gidip gelir. Daha sonra kaynanasının önüne oturtulur.Elini öpen geline nişan yüzüğü takılır. Şerbetler içildilkten sonra merasim sona erer. Daha sonra Nişan ve düğün günleri belirlenir. Düğüne davet gözleme ve kara helva ile yapılır.
2.Dua (Nişan) Töreni
Nişan Kız evinde yapılır. Sadece bayanların katıldığı törende en güzel yer kayınvalideye ayrılır. Kıza alınan tüm takılar herkesin huzurunda sesli söylenerek takılır. Ayrıca kumaş çiğnetme denilen adet yörede en çok beğenilen adetlerden biridir. Gelin Kızın giydiği üç etek kumaşı kaynananın önüne doğru serilir.Kız manilerle bu kumaşın üzerinde üç defa gidip gelir. Daha sonra kaynanasının önüne oturtulur.Elini öpen geline nişan yüzüğü takılır. Daha sonra tef ile oyuna kalkan kadınlarımız neşe içinde nişan törenini bitirirler.
3.Oda Şenliği
Damadın evinde yapılan bu şenliğe kız evinin erkekleri ile köyün ve civar köylerin erkekleri katılır. Hazırlanan yemeklerle sofralar süslenir. Şenliğe gelenler davul ve klarnet ile karşılanır. Yemekler yenir, oyunlar başlar. En çok hoşa giden oyun damada ve sağdıça yapılan eziyetdir. Damada eliyle taş çıkartma ve sırtta gelinin yakınını taşıtma gibi oyunlar yapılır. Oda şenliği eğlenceleri sabaha kadar sürer.
4.Kına Gecesi
Düğünden bir gün önce gelin ve arkadaşlarının tertiplediği bir eğlencedir. Eğlenceden önce gelini sağ tarafında evli bir gelin, sol tarafına ise en yakın arkadaşı geçerek 2 rekat namaz kılarlar ve namaz başörtüsünü gelinin kuşağının üstüne sararlar. Tef eşliğinde eğlenilir ve gelin kızın saçları örülerek zülüfleri kesilir. Akşam kız evinde kına eğlenceleri başlar. Gelinin sağdıcı düğün bitene kadar yanından ayrılmaz. Sağdıç kız kardeş ile eş tutulur. Daha sonra tepsi içinde kına gelinin önüne getirilir. Bu arada söylenen mani kız evindeki ağlatır.
Dağdan kestim meşeyi Hani bu kızın döşeği Kızım kınan kutlu olsun
Dağdan kestim akça ağacı Hani bu kızın oklavacı Kızım kınan kutlu olsun
Dağdan kestim ardıcı Hani bu kızın sağdıcı Kızım kınan kutlu olsun
Helvan çöreğin tatlı olsun
Vardığın yerde dirliğin olsun
Dirliğin hep tatlı olsun
Mani bittikten sonra kızın avucuna anneden gelen altın konulur ve kına sürülür. Avuç içine konulan altın ömür boyu bereket getirsin diye kızın sandığına konur. Kınacılar dağılmaya başlar. Karşılıklı çiftetelli ile oğlan evinin bayanları uğurlanır. Geline, ana evinde son gecesini geçireceği yatak hazırlanır. Ellerinin içi, parmakların yarısı ve ayakları kınalanarak en yakın arkadaşı ile ana evinde son gecesini geçirir.
5.Gelin Alma
Bugün oğlan evi gayet neşelidir. Davullar sabahın erken saatlerinde çalmaya başlar. Kız evinde ise buruk bir hüzün ve telaş yaşanır. Gelin yokluğu denilen çeyizler kız evinden gelen birkaç kişi ile birlikte oğlan evinde sergilenmeye başlanılır. Gelin olacak kız yakınları tarafından giydirilir.
Toplanan gelin alayının huzurunda, damat oyun ve manilerle giydirilir. Davulun yanyol havası çalmaya başlaması ile gelin alma konvoyu kız evine doğru yola çıkar. Süslenmiş atın yularını sağdıç tutar. Gelin almaya damat gitmez. Damat kendi evine yakın bir yerde bekler. Gelin almaya gelenlere uğursuzluk olur diye su dahi verilmez. Ayrıca kız evinden kaşık ve kümesten tavuk çalıp damada satmak adettendir. Gelin almaya gelenleri merdiven başında karşılayan gelin, bolluk olur diye kayınvalidenin ve kayınpederinin üstüne buğday atar. Kayınvalideye tutulan aynaya verilen bahşiş kızın baklavasını yapanındır. Kapı önünde çalan davul sesi ile erkekler kapı önünde, kadınlar evde oynarlar. Davul gelin alma havasını çalmaya başladığında gelin düğün halkının ortasına getirilerek duası yapılır. Annesinin ve babasının elini öptükten sonra sağdıcı tarafından bahşişi verilerek aşağıya indirilir. Ata bindirildikten sonra son kez evine dönüp bakar ve yeni evine doğru yol alır. Bu arada gelin almaya gelen genç kızlar kız evinde kardeşlik tutarlar. Bu kardeşlik çok önemlidir. Kızını uğurlayan anne ve baba ağıt yakarlar:
Benim yavrum, kabakları ekdin de yemeden mi gidiyon?
Dağdan gelirdin gülerek, düğünden gelirdin süzülerek yavrum
Gene gel kızım, kınalı kızım gene gel
Telli duvağınla çıktığın evine bebelerinle gel
Nazlı yavrum,ara sıra başıma bakıverirdin, kızınca da komşuya kaçıverirdin
Yavrum...., yavrum....., yavrum.....
Yeni evinin önüne getirilen gelin kayınpederinden bahşiş almadan attan inmez. Bu bahşiş ya bir tarla ya da kınalı kuzu olabilir. Sağ adımını atarak evine giren gelin bir ibrik suyu bolluk olsun diye boşaltır ve yağda pişirilen yumurtayı yiyerek odasına girer. Düğün halkı da damadın sırtına vurarak mutluluk dilekleri ile evlerine dönerler.
6.Duvak Serpme
Gelin almaya giden oğlan evinin bayanları, kız tarafının bayanlarını duvak serpmeye davet ederler Duvak gününün sabahı damat ve sağdıç kız evine giderek kayınpederden söyletmelik alırlar. Söyletmelik olarak bir altın ya da tarla bağışlanır. Gelen misafirler çeyizin sergilendiği gelin odasını gezerler. Evlenecek kızlar çeyizden örnekler alırlar. Geline yöresel kıyafetler giydirilmiştir. Gelin topluluğun ortasına getirilir. Hanımlar tefle oynarlar ve beğendikleri kızlarında oynamasını isterler. Oyuna kaldırma işini köyde sevilen ve hoşsohbet bir bayan üstlenir. Eline aldığı sopayı oyuna kaldırdıklarına hafifçe vurarak espriler yapar. Bu arada bayanların içinden erkek kıyafeti giyip oyuna kaldırdıklarına eziyet etmesi çok ilgi görür.
Ellerine buğday verilerek oyuna çıkarılan gelin ve sağdıç, DUVAK SERPME zamanının geldiğini anlarlar. Oyunları bittikten sonra ortada bekletilen gelinin ve sağdıcın yüzleri bir alla örtülür. Eline oklava alan bir bayan şu sözleri söyleyerek duvağı serpmeye başlar.
Gelinimin adı ezme Komşudan bir helke ayran geldi
Evden eve gezme Anayı oğuldan ayıran geldi
Dışarıdan kov getirip Süpürgeyi pattak atma
Evin dirliğini bozma Akşamdan yatağa yatma
Gelinim gelin olursa Kaynanan duyuverir
İşte dip, işte ocak Ellere yayıverir
Gelinim gelin olmazsa Üç oğlan, Üç kız...
İşte ip, işte nacak Üç oğlan, Üç kız...
diyerek gelinin başındaki alı alır ve fesinin üstüne koyar. Bu arada içeriye giren damat ve sağdıcı ellerini öptürürler ve ceplerinden çıkardıkları kuru yemişi ve bozuk parayı orada bulunanlara dağıtırlar. Damat gelinin başındaki alı alıp cebine koyar ve gelini koluna takarak alkışlar içinde duvak serpme eğlencesine son verilir.. .
7.Baba Evini Ziyaret (El öpme)
Üç gün süren düğünün sonunda gelin yeni evine yerleşmiştir. Hısım ve akrabalar kendi evlerinde gelin ve damadın ellerini öpmeye gelmesini beklerler ve baklava, börekler hazırlarlar . Gelin, gideceği evlere minik hediyeler hazırlar. Ana evinde hazırladığı bohçaları dağıtacaktır. Düğünün dördüncü günü sabah ezanında kalkan gelin ibrik ve güğümdeki suyu tamamen boşaltarak suya gider. Boşaltılan suyun anlamı her işimiz su gibi akıp bitiversin demektir. Çeşmeye giden gelini ilk görenin her dileği kabul olunur düşüncesi ile herkes yeni gelini gözler. Sudan gelen gelin sabah çorbasını hazırlar ve ev halkıyla kahvaltıya oturulur. Kayınpeder ve kayınvalide ile konuşmaz. Çünkü söyletmelik denilen atkı verilmeden gelin konuşmaz. Söyletmeliği verilen gelin hazırladığı nakışlı poğu kayınvalidesinin başına örter. Ailenin en büyüklerinden başlamak üzere gelin el öpmeye çıkarılır. Gittiklere evlere hazırlanan bohçalar götürülür. Gelinin kuşağının içine para ve hediye konulur.
En son el öpme kız evine yapılır. Bohçada oğlan evinin hazırladığı hediyeler vardır. Bu sefer konuşmama sırası damattadır. Hediyesi verilen damat el öperek yağda pişirilen yumurtayı yer. Çünkü büyükler yumurta gibi torun istediklerini belirtmek için yumurta pişirirler. Gelin o geceyi eşi ile birlikte ana evinde geçirir. Daha sonra yeni evine gelir ve yaşamını artık burada sürdürür.
ALLAH BİR YASTIKTA KOCATSIN
Kadısusuz.tr.gg'den bir eğitim ve kültür hizmeti!
Büyüklerimizden duyduğumuz kadarıyla çok önceden Babahızır Köyünden olduğu söylenen ve çok gezen “YÖRECİ” adında bir halk şairi varmış. Her yerin insanına maniler yazar, yakıştırmalar yaparmış. Gezdiği köylerde, edindiği izlenimlere göre o köy hakkında hemen bir mani söylermiş.
Kadı Mahallesinden bir eve misafir olduğunda, yemek ikramından sonra ev sahibi hanımına kahve yapmasını söylemiş. Evin hanımı da "Evde cezve var mı kahve istiyorsun?" dediğinde köyümüz için:
"Kahvesi var içmeye, ama cezvesi yok Kadı Köyünün adamları!"
yakıştırmasını söyleyivermiş.
Mesala Aktepe (Ağnek) için, “At üzerinde gezer, iğne ile kuyu kazar ağneyin adamları”
Kavacık için, "Beygiri var, semeri yok Kavacık'ın adamları" şeklinde söylediği yakıştırmalar hala dillerdedir.
Bizim büyüklerimizin gördüğü, şahit olduğu yöreci Kelce namındaki kişidir. Resimdeki kişi bu geleneğin temsilcilerinden Yöreci Şakir'dir.
Yöreci ile ilgili bilinenler ise ayrıntılı olarak şöyledir:
Mengen'in kültürel geçmişinde yöreci namı ile anılan meytarcı ve saz şairi olan Ali oğlu Mehmet Güldeğirmenci’nin önemli bir yeri vardır. Bu zatın, H.1300 yıllarında Sultan Hamid zamanında İstanbul saraylarında zurna ve saz çaldığı söylenmektedir. Ali oğlu Mehmet Güldeğirmenci’nin o dönemde çekilmiş resimleri, şu anda İstanbul Nişantaşı Halkevi, Sakarya Halkevi ve muhtelif yerlerde mevcuttur. Kızı Güllü Demir de, babasına ait bu bilgileri rivayet etmiştir. Ali oğlu Mehmet Güldeğirmenci’nin, yaşadığı dönemde zurna, saz ve çeşitli orta oyunları ile ün kazandığı söylenmektedir. Yöreci Mehmet namını alan bu adam, Dörtdivan’dan yanına almış olduğu çırağını kızına damat yapmıştır. Bu çırağın adı, Kelce’dir.Yöreci Mehmet’in damadı olan Kelce, kayınpederinden sonra Yöreci'nin diğer torunları ile birlikte an’anevî geleneklerini devam ettirmişlerdir. Hatta, çevrede bulunan her köy ve mahalle için beyitler yakmışlardır. Onların sanatını bugün, torunları devam ettirmektedir.
Eğer sizin de diğer köyler hakkında, Yöreci'den bildiğiniz bir mani, yakıştırma ve anı varsa lütfen yazınız! |